Cumartesi, Eylül 24, 2011

Az kaldı..

29 Ocak 2011- Türkiye'ye geldim. Evimin, evim olmaktan çıktığı zamanlar başladı. Çok üzüldüm, çok kırıldım. En yakınlarıma bile.* Kardeşim hariç.* Buraya ait değilim. Defalarca ama farklı kişilere kendimi, hayatımı, suç işlemişcesine garip, keskin bir iç burukluğuyla anlatmaya çalışıyorum, heves kırıcı, yok edici.
14 Eylül 2011- Nişanlandım. Onu yakından tanımaya başladığımın ilk haftasıydı, kendime 'işte bu adamla ömür geçiririm, benim olacak' dediğimde. "O" kişiyi bulmayı becerdim, ne mutlu bana.
26 Kasım 2011- Evleniyoruz. Hayatımda ilk defa bu kadar çok seviyorum, bu kadar masum, inanarak. Kirlenmemiş insanlardan biri. Eşim, kardeşim, çocuğum, abim, babam oldu.
....................- İngiltere'ye tekrar geri döndüğüm tarih benim miladım olacak işte. Az kaldı, biraz dayan.

Pazartesi, Temmuz 04, 2011

Cuma, Temmuz 01, 2011

..

Kendimden bir kez daha burham burham nefret ediyorum.

Bugüne kadar hayatımda hiçbir şey istediğim gibi olmadı. Seçtiğim bütün yolları sadece mecbur olduğum için seçtim. Bir tek şey dışında; yaşamımı bırakıp İngiltere'ye gitmek..
Günlerin bitmesini istemediğim, hayatın tadına belki de ilk kez sahiden vardığım o neşeli günler su gibi geçti gitti.

Nefret ettiğim ve kaçtığım hayatıma dönmek zorunda kaldım.
O noktadan beri kendimi sadece besin almak ve nefes alıp vermek suretiyle kendini canlı tutmak zorunda olan hücreler topluluğu olarak görmekteyim. Yaşamımın göstergeler bölümü kırıldı. İçimdeki canavar ise yeniden ortaya çıktı. O neşeli ve ışık saçan fotoğraflarımdaki kıza benzemiyorum. Kendimden ve yaşamımdan nefret ediyorum.

Kafamın içindeki hayali dünyada bile benim için bütün olanakların bittiğini hissediyorum.
Hayatının anlamını, neden burada ve canlı olup, neden hala ölmediğini, ne yapmak için yaşadığını, dünyadaki sebebini bilmeyen birçoklarınız kadar zavallıyım. Hala hayatı hak edecek kadar değerli miyim?

Bu sabah rüyamda hiç tanımadığım ama kötü olduğunu bildiğim bir adam alnıma dokunarak beni bir başka boyuta yolladı. O anlarda o kadar dehşete kapılmıştım ki bana ölmüşüm gibi geldi. Ölme anını deneyimlemiş gibi hissediyordum uyandığımda.

Para, kariyer, iş güç sahibi olmak, evlenmek, çocuk yapmak derken emeklilik fonu için para ayırmak, yaşlanmak, emekliliğine ne kadar kaldığını hesaplamak, ev-iş-çocuklar-ev işleri arasında harcadığın ve aslında dünyada neler kaçırdığını bile fark etmeden, sırf elalem, annem babam ne der korkusuyla ve toplum baskısıyla kurduğun bu suni düzen içinde insafsızca harcadığın güzelim ömürlerinize yazık değil mi?

Şimdi benden de bu anlamsız "hayat" döngüsüne katılmam bekleniyor..

Hayatta istediğim herşeyi yapacak kadar şanslı olamadım. İstediğim herşey de olmadı zaten. Şimdi çok kırgınım ve hayata trip atıyorum.

Tanrı'nıza inanmıyorum..
İnandıracak hiçbir şey olmadı.

Pazartesi, Şubat 07, 2011

Gitmem lazım!

keşke gözlerimi kapayıp açtığımda onunla birlikte kurduğum güvenli dünyamıza geri dönebilsem...

döndüğümden beri kendimi yeniden kötü hissediyorum, benim gerçekten "ben" olduğum bir hayatı bırakıp  dönmek hiç de iyi olmadı..
gitmenin yollarını arıyorum..
yeniden "ben" olabilmem için uzaklaşmam gerekiyor,

ve ona kavuşmam...

Çarşamba, Ocak 19, 2011

Hayirlisi :)

icimdeki kotu hislerin tumu coktan kayboldu..
dudaklarini tattigim an, benim icin gelmis soyu tukenmis prenslerden birini bulmus olabilme ihtimaline kapiliverdim...
heyecanlanmamak elde degildi!
ilk kez herseyimin herseyine kendiliginden uyuverdigi bir adam buldum...

ve bu adami tum hayatim boyunca yanimda tutacagim..

sevgili okur,
ben evlenecegim adami buldum!

Cumartesi, Ocak 01, 2011

yeni yeni yeni

yepyeni bir yila yepyeni umutlarla, sarhos dudaklarimi isittigim ve tum benligimle asik oldugumu hissettigim bir adamla girdim sevgili blog..

buradan sana baktigimda yillardir kanayan ve cizik icinde birakilmis yigin dolusu harflerden olusan bir karmasasin.. kendimi cizdigim.......

Pazar, Kasım 14, 2010

..

bunca zamandır içime atıp da biriktirdiğim herşey için ağlıyorum şimdi..
ne çok şeyi sıkıştırmışım

ne çok terk edilişlerim
ne çok kırılmışlıklarım varmış meğer..

gözyaşlarımın ne önemi olabilir ki varlığımın kıymetsizliğinin yanında.

yeni bir çiziğim daha var şimdi.
canım çok acıyor.
en azından bir zamanlar yaşıyormuşum.

Cuma, Kasım 12, 2010

şimdi gidiyorsun,
tıpkı diğerleri gibi.
altından kanatlar vermiyorum sana
ve rüzgarını kesiyorum dudaklarımla
saçlarım senin değil artık,
senin değil artık ellerim, gözlerim
şimdi gidiyorsun,
tıpkı diğerleri gibi.
basitçe
başka nefeslere sarılırken ben
sakın bakma arkana...

içiniz benimki kadar acımadı mı?
hiç hayalini kurmadınız mı,
sizi öptüğüm dudaklara kimler değiyor diye
hiç mi merak etmediniz gözleri ne renkti?

çiziklerimle yaşamayı, canım yana yana nefes almayı çoktan öğrendim.. eski kız çocuğu değilim artık..
vahşet kırmızısı dudaklarım sıradakini beklerken
ojelerim en iyi dostum

zaten bir "ben" vardım hikayelerimde.

bir vardım
bir yok oldum..

Çarşamba, Kasım 10, 2010

Sevmeyeceksin..

kendime, "aşık olmamayı" öğretemedim...

en çok buna yanarım..

Salı, Kasım 02, 2010

Gitme!

seni sevmeye yeni sebepler bulmuşken,
çıkıp kaybolma şimdi
ikindi vakti uçuveren mavi kuşlar gibi
avuçlarımdan kayarken
sen ve koca şehir arkanda
bakma.

sana bakıp ağladığımı görme diye..

Cuma, Ekim 22, 2010

doğumgünüm faciası :P

şimdi tut ki elin tee İngilteresinde kız başına kafana göre takılıyorsun,
tut ki evinde kaldığın teyzenin 32 yaşındaki ve hiç tipim değil dediğin mavi gözlü ,sarı saçlı, selvi boylu oğluna, tam 3 günde aşık oluyorsun, oğlan evine geri dönüyor sen hayatına devam ediyorsun..masum.
sonra tut ki arablar hakkındaki fikirlerinin birazcık değişmesine sebep olacak kadar çatlak,yeni bir sınıf arkadaşıyla tanışıyorsun, kankasınız, herşey süper, gezi için bilet bile aldınız..

sonra bizim mavi gözlü ingiliz, annesine beni şahane bulduğunu söyler, ben annesinden mail adresini ister, mailleşirim, ingilizin yaşadığı şehire gezi ayarlamaya çalışırım, kalbim küt küt küt!!

bizim arab boy, sağolsun kankam ama her kız-erkek "kanka"lık olayı gibi, sonunda beni sokağın ortasında öper, sarılır, sarılır, sarılır..

Şimdi pazar günü arab boy, pazartesi-perşembe ingiliz boyla takılayım mı?
hangisini ekeyim, hangisine kıyayım..

ama beni doğumgünümde öptü yaaa!!!

25, sanki yolumun yarısı gibi..
bir gün kimsem kalmazsa, kendimi doğum günümde öldürmek isterim..
...

Çarşamba, Ekim 13, 2010

evet, yine aşık oldum!

yanaklarım alev alev yanmayalı
kalbim rutinini aşmayalı
uzun
uzun
çok uzun zaman olmuş..

bakışlarda erimeyeli
"acaba benimle sevgili olmayı düşünür mü?" sorusunda aynı günde defalarca kaybolmayalı
ona attığın mailin cevabı gelene kadar bilgisayarın başından ayrılmak istemeyecek kadar sabırsız olmayalı
asırlar geçmiş..



şu an herşey bir maile bağlı, atalı 22 dakika geçti.
cevabı gelene kadar bana huzur yok :)
aaaaaaah!

:)

Salı, Eylül 21, 2010

Sahipsiz

kahkahalara sustum seni
ve kimse anlamadı gidişini ..

Cumartesi, Eylül 18, 2010

Süper Kahraman Aranıyor!

"bir gün ben de onu bulabilecek miyim, hani gelir diye beklediğim ama aslında hiç tanışmadığım, rakısıyla rock dinleyen süper kahramanım?"

O gelmeden bir gece önce  neredeyse sabaha kadar uğraşıp sevdiği yemekleri yaptı.
Sabahleyin bir şişe kırmızı şarap ve mütevazi bir buket papatya vardı.
Anladım,  uzun bir tatilden sonra birbirlerine kavuşmanın sıcacık mutluluğunu kutluyorlardı.

Aklımda aynı soru, "hani benim süper kahramanım?" .
Yok, hiç kimse yok!
İçimde gün geçtikçe büyüyen garip bir boşluk var, doldur doldurabildiğin kadar.

Pazar, Eylül 05, 2010

Dinle

bir gün kapısını aralık bıraktığın bahçelerinden biri geçecek çocuk..
sen istemesen de ağır ağır çıkacak merdivenlerini sana giden karanlık koridorların,
tozlanmış duvarlarına dokunacak, tam da olmasını istediğin şekilde ama inkar edeceksin..
kabul etmeyeceksin en başta, yıkılmışlıklarının bilmem kaçıncı kez hortlaması sanacaksın tüm bu olan biteni..
çarpıklaşmış gülümsemenden öpecek seni, boş bıraktığın ya da artık doldurmaktan usandığın ne kadar duygu boşluğu varsa teker teker ama sezdirmeden doluverecek..
sevincin utancına karışacak, ilk kez dudaklarına erkek değmiş bir genç kıza dönüşürcesine..
kaçsan da o seni kovalamaya mahkum, çocuğum.
dinle beni.
henüz onunla tanışmamış olabilirsin,
sen sadece gözlerini o bahçe kapısından ayırma, mutlaka biri gelecek çocuk.

Kime Niyet

dudaklarım senin değil miydi
saçlarımın arasından bana uzanırken sen,
en sarhoş dokunuşların aynı anda nasıl yakın ve uzak oluverişini izlediğim
o ellerim miydi okşayan bizi
şimdi özlemekten bahsetme bana
herkesin atıp tuttuğu, içinden sonsuzluğa uzanan yankıları duyulan
birkaç sevgi sözcüğü ile alamazsın kalbimi
bir bakışın yeterdi, eminim
bu kadar kolay ve o kadar da zordu herşey
"o" olmayı beceremediysem ben,
sen kim olmayı becerdin ki en nihayetinde?
yek kabiliyetim
bahsettim mi bilmem,
"sensizlik" olsa gerek..

evet, sensizliği iyi beceriyorum ben.

Pazar, Ağustos 15, 2010

Aşığım!

tıpkı mazide bırakılmış kırık dökük bir aşkı anımsar gibi hatırlıyorum seni İstanbul..
beni sarhoşa çeviren o fevkalade güzelliğin olmasa, ah inan dönüp gelmem sana.
kabulumsun, aşığınım.
milyonlarcası gibi..
nefretim, sadece aşkımın olmazsa olmazı.
yine de söylemeden rahat edemem,
sen,
şimdiye kadar bende barınan en güzel aşkımsın..

Cuma, Ağustos 13, 2010

Neyse'ye Sözler-1

haklıydın
kendimeydi zararım, onca nefretim.
haklıydın
anı kaçırmaktı yanlışım.

üzerimden geçen zamanı kusmak istiyorum şimdi
büklüm büklüm kıvrılarak yeniden hissetmeliyim varlığını
gel
yeniden gel, uzun uzun, durmaksızın
bunca yıldır bende saklanan iki kelimeyi söylemeyi beceremediysem
yazıyorum buraya, bak
akla düştüğünde keskin bir "ah" çektiren
kırmızı bir düşsün
imkansızın eşiğinde
dudaklarımın kıyısında
aklımın duraklarında

ben geldim
sen git şimdi
uzakta daha güzelsin..

seviyorum seni.

Perşembe, Ağustos 12, 2010

Artık daha az seviyorum seni..
Unutur gibi..ölür gibi daha az..
Yeniden ödetiyorum kendime
Onca aşkın öğretemediğini..
...Kolay değildi..
Yalnızca sevgilimi değil..evladımı da kaybettim ben..
Kaç acı birden imtihan etti beni..
Bir tek gece vardır insanın hayatında..
Ömür boyu sürer nöbeti..
Bu da öyleydi..
İyi ol..
Sağ ol..
Uzak ol..
Ama bir daha görme beni...
murathan mungan

Pazartesi, Temmuz 26, 2010

Yırt

ne zaman ki fark etsem
karanlığımın dokunuşlarını, kalbimin ortasına
ne zaman ki hissetsem
o zayıf ruhların nefeslerini, avuçlarımda

yırtıp atmak istiyorum kendimi...

baştan ,
yeni baştan..

Cuma, Temmuz 23, 2010

Aşk'ın -de hali

ben ki anlamlarımı yitirmişim çoktan
ben ki atlamışım yanlış uçurumlardan hiç durmadan
ben ki durulmuşum kimsenin geçmediği yollardan
birkaç günde nasıl silindi içimin pası, londra'nın sokaklarında
hayatında ilk kez lunapark görmüş bir çocuk gibi yüzümde yabancılaşmış bir gülümsemeyle kalakaldım..
ve kıpırdadı taşlar,
belki, dedim kendime, bu kez "adam" tanımına yaklaşan karakteri bulmuşumdur...
bağlarımın arasından sızan sıcaklığı yeniden hissediyorum, ağır ağır.
ve ona aşık oluyorum...

Cuma, Temmuz 16, 2010

kaçıncı kapı..

şimdi sen de mi kaldın yalnız başına?
aslında mutluyum kendi adıma,
imrenmiyorum artık sana...

Perşembe, Temmuz 08, 2010

ki zaten..

kim söyleyebilir ki benmişim yanılgısı
uçsuz derinliklere dalmış ki
zaten gecenin en kırılgan noktasıymış
onu almış
beni bırakmış.
arkasına bakmayanlardanmış
bir vurmuş beş almış
dünya böyleymiş ki
zaten hissetmemeyi çoktan öğrenmiş


şimdi söyle,

zor düğümlere dayanmayı da öğrettiler mi sana çocuk?

Çarşamba, Haziran 30, 2010

more than this nothing...

ortada bir sorun var gibi
benimki mi
onunki mi
anlamadım gitti.

belki çoğul zamanların sahipsiz bir kıskacı bu
yaşananların hissiz özeti ya da,
ortasından kırılmış,kenarlarından yırtılmış gibi
nasıl tuttarsam tutayım,
hep aynı acı.
yanılmayı umarak
sözünü tutmayan perileri beklemekle geçiyor zaman..

Pazar, Nisan 25, 2010

Git!

yazdıklarımın gerçeğe yakınlıkları kadar,
avucumun içindeki kısacık çizgilerdi beni huzursuz eden..
gördüm ki mutluymuş insanoğlu,
bildim ki kafayı düzeltmiş böyle..
"iyi" dedim kendi kendime..
kısacık,içten, özentisiz bir "iyi".
dudaklarımı ısıtan adamlar üçüncü tekil kişiden de uzaklaşmışlarsa artık hayatıma,
durup dinlenmeye kalkabilirdim dikbaşlılığımla.
"haydi" dedim kendi kendime..
hevesli,ateşli,yeni yetme bir "haydi".
önümdeki yılların yolları henüz tükenmemişlerse ve dileklerim şansıma yakınsa,hala
gitmeye yeltenebilirdim tüm cesaretimle, tek başıma.

bu hırçın metropolun orta yerinde, çirkin kalabalıklarının arasında
kaldıysan etten duvarların yamacında, kırık aynalarınla, yalınayak
sen de git, bilmediğin uzaklara,suretinden yapılmış oyuncaklarınla.

Salı, Nisan 20, 2010

Yazık

yaşamlarımızın sıradan döngüleri içinde,
kendimizi ayrıcalıklı sanmamızın sebebi olan , evrenin eskitmeye doymadığı yalanlara inanmışız..
aciz bedenlerimizin ve acımasız hayatlarımızın duvarları arasında tıkılıp kalmışız.
herşeyin, başından beri dahice planlanmış bir aldatmacadan ibaret olduğunu görememişiz.
ve ne yazık ki inanmışız her birine...